05 Nisan 2011

İşte Karşınızda Yardımcı Şef Aşçım



İşte karşınızda yardımcı şef aşçım; Şu aralar tek yaptığı tahta kaşıklarımla bir kaç malzemeyi benim için hazırda tutmak ama umuyorum zamanla mutfağıma alışıp yeteneklerini ortaya koyacaktır :)

Benim gibi çabuk sıkılan biri için harika bir tasarım odu. Daha önce de mutfak gereçlerim için, böyle tasarımlar yapmıştım. Hatta bu kaşıklığımın başka cicileride var. Eski kayıtlarımda görebilirsiniz. En sevdiğim şey de böyle birçok malzemeye giydirilebilir portatif giysiler hazırlamak. Kaşıklığıma yaptığım bu aşçı kızı da öyle yaptım. İstediğim an arkasındaki fiyonklu bir bağla bağladığım düğümü çözüp, başka bir kavanoza giydiriveriyorum.

29 Mart 2011

Çiçeğimin Kır Çiçekli Elbisesi


Sevgili kır çiçeğim, balım, kuzum Eylül'üme bir elbise dikesim vardı. Vardı da tam karar verememiştim.

Kumaşlaımın arasına dalıp farklı hayallere dalmışken, mor çiçeklerin bana sevgiyle gülümsediğini gördüm. Kır çiçekleri beni aldı, içine gömdü. Alını, morunu kucaklayıp kokladım. Kokular karıştı kızımın kokusumuydu, yoksa şu mor çiçeğinmiydi bilemedim. Bende dayanamadım kesip biçtiğim bu elbisenin üstüne kır çiçeklerini serpiştiriverdim.

 





               Buda benim Kır Çieğimmm...

25 Mart 2011

Yatak Örtüsü Tadında Nevresim




 Ne zamandır aklımdaydı oğluşuma yatak örtüsü tadında bir nevresim takımı dikmek...
Vakit bulur bulmaz soluğu çarşıda aldım. Fon olarak yeşilli bir şeyler düşlerken bu şirin ineklere vuruldum. Bu fona uygun olsun diye, arayıp tarayıp bir kucak renkli kumaşı toplayıp soluğu evde aldım.

Sıra geldi en sevdiğim tasarım aşamasına. Kumaşlarla oynarken birden fistolarım düştü aklıma. Hiç hesapta yokken fistolu, fırfırlı neşeli bir nevresim takımı çıktı ortaya. Şimdi yatak örtüsü kullanmadan, oğluşumla bir çırpıda seriveriyoruz... Bakıyoruz rahatımıza...








02 Aralık 2010

Kotkitty Çanta




BOYDANnn  BOYAaa YIRTILMIŞ BİR KOT'UN HİKAYESİ


Her şey bu zavallı kotun bir çiviye takılıp boydan yırtılmasıyla başladı. En az içindeki çizilmiş ve kanamış bacağım kadar acı çektiğini düşünüyorum...

Hayata döndürmek için çok düşündüm ömrü bir kot pantolon olarak sürsün istedim ama olmadı kurtaramadım. Boydan boya uygunsuz bir yere atılacak dikiş, ölmekten beter edecekti onu, kıyamadım...
Geri dönüşüm dolabıma koydum, elbet bir gün değerlendirecek hayata döndürecektim. Sızlayan bacağımın koca çiziğini kremleyip yattım, ama çok geçmeden daha bacağımın sızısını bile unutmadan bir başka sızı düştü içime. Cızz etti içim. Zavallı kotum can çekişiyordu ve inadına hayatta kalmak istiyor inceden inceden içimi sızlatıp benden bir şey bekliyordu...

Uyur uyanık hayallere daldım kotcağızım yeni kimliğine kavuşsun diye; onu ona, bunu şuna... ekleye koya bu çantayı düşledim. Beşiğinde mızıklayan kızımı genç bir kız olmuş bu çantayı da koluna takmış hayal ettim...


SON  raa


Günün İlk Işıklarıyla İşe Başladım
                 

                        Bu kot  pantolondan Hello Kitty li çanta yapımının yapım aşamalarını ancak gösterebiliyorum umarım bir fikir edinmiş olursunuz.




14 Eylül 2010

HERKESE BU ÇANTAYLA KOCAMAN BİR MERHABA



KOCAMAN BİR MERHABA

Günler ayları aylar yılları kovalarken, ben bebeğimin beşiğini tıngır mıngır sallarken bir bakmışım koca yaz bitmiş el kadar bebeğim büyümüş bir yaşında bir masal prensesi oluvermiş.Hayatın işvesi cilvesi derken burnumda buram buram tüten bloguma nihayet kavuştum. Aslında blogum sevgili blogcu dostlarım bir soluk kadar yakın ama aynı zamanda bir buz dağı kadar soğuk ve uzaktı (yani soğuk olan bendim aslında)...  Neler neler yaşadım neler neler atlattım geçmiş zaman, geçmiş olsun diyorum ve yeni bir sayfayla blogcu dostlarıma gönülden kocaman bir merhaba diyorum.
Sanırım bu yılda çok sevdiğim hobilerime zaman zaman ara vermek zorunda kalacağım. Sevgili oğluşum canımın canı okullu oluyor 1. sınıfın yoğun temposu bizi bekliyor olacak. Minik kızım durmadan paçamı çekiştirip adım attırmıyor ama kararlıyım içimden gelen ne varsa bu paylaşım alanım sevgili boğumda sizlerle paylaşacağım.



İŞTE BAŞLIYORUZ



Hayat masalımın tatlı prensesi şeker kızıma şeker tadında bayramlık çanta. Ağzına kadar şeker toplamayana aşk olsun valla...

Yapımı için ; önce kumaş belirledim. Astar içinde düz renk bir kumaş seçtim. Ölçüler tamamen isteğe göre büyük yada küçük yapılabilir. Dikdörtgen bir kumaş kestim, ucundan kapak için bölüm bırakıp diktim. İkisi içinde aynı işlemi yaptım. Daha sonra ters yüz edip astarı içine  geçirdim.




      1.Süslemeler için bir kalp çizip kestim
     2. Kapaktaki bebeğin şapkası için kurdeleyi teyelleyip büzdüm
   3. 4. Kapaktaki kurdeleyi de büzerek değil elde kat vererek teyelledim



1. Kalbin ortasında yer alacak bebeğin yüzü için bir daire kestim etrafından teyelleyip içine az miktarda elyaf koydum.
2. Saç içinde elimde olan, saç şeklindeki tokayı bozup burada kullandım.
3. Saç banttan bir parça kesip bağladım, ortasına beyaz kurdeleyle fiyonk yaptım.Bundan iki tane hazırladım.
4.Ve kabaca yerlerine yerleştirdim. Bakın işte böyle...




1.Çantanın genel hatlarıyla dikimini tamamladım.
2.Kalp şeklindeki kumaşı kenarlarını çevirerek yerine teyelledim ve diktim.
3.4. Diğer ayrıntılarıda yerlerine silikon tabancasıyla yapıştırdım.



Diğer detaylar: En son çantanın sapı için bir pembe şerit kestim ve katlayıp diktim. Çantanın yanlarına diktim
Şeker pembe yün ipten ponponlar yaptım ve pembe kurdeleyle birleştirdim. Yine sıcak silikon yardımıyla çantaya yapıştırdım.
En son bebeğimizin yüzü kalıyor onun içinde kumaş boyaları imdadıma yetişti ve ve bizim pembe  başlıklı kızımız böylece tamamlanmış oldu.


14 Mart 2010

Yaratıcı Blogger Ödülüm


Sevgili CERESCENT bu ödülü bloguma layık görmüş ve beni çook mutlu etmiş, kocaman teşekkürlerimi yürek dolusu sevgiyle gönderiyorum.  Çok güzel paylaşımları ve yaratıcı tasarımları olan bu arkadaşıma buradan http://hilalbu.blogspot.com/ dan ulaşabilirsiniz.

Hakkımda 7 farklı özellik... Bilmem farklımı!

1.İlk tanışmada  Öylece peşin peşin herkesi kocaman kalbimle severim... Fakat tanıdıkça, özelliklerini kişiliğini çözdükçe olumsuz özelliklerini bir bir ortaya çıktıkça sevgimden bir çimdik eksilir, eksilir uzun zaman sonra iyice tanıyınca hala seviyorsam işte o benim gerçek dostumdur...

2.İçimde hiç durmadan çırpınan, çıkmak isteyen onlarca fikirle gezerim. İlk fırsatta uygulamaya dökmek için sabırsızca çırpınır bir haldeyim. O yüzden beni takip etmek zordur ne zaman ne yapacağım hiç belli olmaz...

3.Çocukları çok severim hepsi ayrı ayrı incelenecek çevirip çevirip okunacak bir eserdir benim için. Ve onları çocuklarımı bir mucize gibi inanılmaz gözlerle izlerim...

4.En sevmediğim şey açık sözlü olduğunu idda edip herşeyi ulu orta üzülürmü kırılırmı diye düşünmeden suratına tokat gibi atanların acımasız tavrıdır...

5. Haksızlığı hiç sevmem kabul edemem, kırıcı olmadan kırıldığımı yada yanlışı illa söylerim...

6.Yaptığım iş her ne olursa olsun çok ciddiye alırım ve mükemmel olması için çabalarım.

7. Veee İŞTE BEN BÖYLEYİM...


Ve benim yaratıcı blog arkadaşlarım:
 Sanrım her iş gibi bunu da çok ciddiye aldım ve  blogları ayıramadım. Gönülden yürekten paylaşımda bulunan tüm blogcu arkadaşlara daha nice yaratıcı paylaşımlarda bulunmaları dileğiyle gönderiyorum.

24 Şubat 2010

Nevşehirden (pişmiş toprak) Ham olarak Aldım Evde Boyadım...

Nevşehire gittiğimiz her geziden elimde bir sürü pişmiş toprak kaplarla dönerim...
Elimde daha  bir çok kabım var, işlenip hayat bulacakları zamanı bekliyorlar. Aklıma estikçe, biryere bişey yapmalı dürtülerim dürttükçe bu kaplara sarılırım. Dikiş dikemediğim zamanlar bunlar benim dürtülerimi yatıştırıp evmize neşe katıyor. Bu gördüklerinizde ne yapsam neyi neye eklesem, nereyi dürtüklesemmm... Zamanlarımda çırpınıp dururken bu kaplar düşüverdi aklıma, üşenmedim indim depoya koca koliyi çeke çeke taşıyıp başladım çalışmalara. Akrilik boyaları döktüm ortaya, elimizde kalmış olan düğün davetiyelerimizle bişeyler  yapsam hatıramız göz önünde olup hatırlansa ne iyi olur diyordum, işte onları da ortadaki boşluklarda kullanı verdim, davetiyelerin bağları hasırdandı bu hasır ipleri de sarı verdim boyunlarına işte oldu da bitti, bu günlük hevescim geçtiii.

 Diğeride bir göz yaşı şişesi. Ayrılanların, kavuşamayanların hüzünle göz yaşlarını akıtıp biriktirdikleri anlamlı, hüzün dolu şişeler... Bu çalışmayı da akrilik koyu kahve rengi boyayla boayadım üstündeki çiçekleri de boyayı kazıyarak yaptım. İşte böylece bunu da tamamlayıp evimin en güzel bölümünde sergilemek için "orayamı koysam, yok yok buraya, ay olmadı şuraya"  diye dolaşıp duruyorum.

21 Şubat 2010

Bildiğin Kesenin Bilinmeyen Halleri



Az durdum uz durdum sonunda dayanamayıp bu keseyi yapmak için işe koyuldum. Yaz boyu gittiğimiz düğünlerin kına gecelerinde hediye edilen lavantalar elimde birirkmişti, her çekmeceyi açışımda etraf buram buram lavanta kokuyordu. Bende bu güzel kokuları kızımın beşiğine assam ne güzel olur mis gibi de kokar diye düşündüm. Tabi bir bebek beşiğine asmak için bebeklere yakışır sevimli bir şey yapmalıydım. Evet bebeğe bir bebek kese ne güzel olur diye düşündüm ve gördüğünüz gibi çalışmalara başladım...


Hep yaptığım gibi kalıp olarak birşey kullanmadım açık renk bir pastel boyayla hafifçe kumaşa çizdim ve kestim. Sanırım kalıpla uğraşmak bana zor geliyor. 


İşe  kol, yaka ve şapkayı dikerek başladım.Vücut için hazırladığım parçaları başla birlikte birleştirip diktim. Etek ucunu da diktim ve kapak olacak bir parça kesip onuda diğer etek ucuna diktim.


Bebeğin kollarını birleştirdim. Baş içini elyafla doldurdum ve kapattım.
Yakayı belirlenen yere taktım.
Saçları pembe ipten kesip diktim.
Şapkayıda silikon tabancasıyla yapıştırdım.
Süslemelerde bir kaç pembe çiçekli pul ve pembe kurdele kullandım. 
Etek uçlarına cırtları yapıştırdım.
En ustede bir fiyonk hazırlayıp yapıştırarak keseyi tamamladım.
Bu gördüğünüz etek kısmına bir tü kese içine doldurduğum lavantalarımı koyup cırları kapattım.
Yüzünü kumaşa boyalrımla boyayarak bebeğe ifade kattım ve son olarak...

Tataa işte beşiğimizin başucuna astım...



20 Şubat 2010

Mini Perdeler ve Masa Örtüm


Herşey bu jaluzileri alınca oldu. Gayet kullanışlı ve mutfak için oldukça pratik olan bu jaluzileri takınca penceremiz gözüme pek bir boş göründü. Gelip geçtikçe, düşünmeye başladım ...

Ve sonunda elimde olan bu kumaştan fon olarak kullanılabilecek, farbayı diktim. Gördüğünüz halkalara rahatça bağlanıp çıkabiliyor.



    
Mutfakta kumaş bir masa örtüsünü nasıl kullanırım bilinmez ama bu almış olduğum Kumaşlar çok hoşuma gitti


Bende fon perdelerin ve mutfakta Kullandığım halının desenlerine uyumlu olsun diye bu Dairesel motifleri ve renk geçişli çiçeği yapmaya karar verdim.
-Kumaşlara Daireleri bir kapak yardımıyla çizip Kestim.
-Çiçeği de elimle kumaşlara çizdim.
-Krem kumaşın kenarlarına koyu kırmızı kumaştan kenar çevirdim.
-Çiçekleri de makinede aplike yaparak örtüyü tamamladım.




Mutfağıma yapacak daha çook seyim var. Hepiciğini paylaşacağım. Kocaman Sevgiler ...



16 Şubat 2010

Küçük Kızlara Çiçekli Çanta






İşte yine sevgiyle bu kumaşın güllerini koklarken bir küçük kız için de birşeyler düşünmeye başladım. Bir iki parlak kurdele gözüme ilşti. Fikrimin çakmakları çakınca aklıma küçük kızlar için çiçekli bir çanta yapma fikri inceden inceden düştü.

Bu sefer sabırsızca davranıp ilk önce süsleme için ne yapacağıma karar verdim. Önce kocaman bir çiçek yaptım, pembe kurdeleden de bir fırıfırla çevirdim. Sonra yeşil polardan bir dal, bir kaç yaprak derken bir avuç çiçek birikiverdi...
Şimdi sırada dikimde,  küçük bir kız için yapıldığı için boyuna posuna göre biçildi. Astarlanıp dikildi. Bir tutma sapı, omuz askısı derken kaba işi bitti.
Şimdi bir avuç çiçeği nereye nasıl koyarımın hesabı başladı. "hımmm bu buraya, dallar şuraya, buna ikide yaprak... Bir kök olsun birde küçük çiçek" İşte böyle onu oraya bunu buraya derken bir çırpıda  sevgiyle tamalayıverdim bu çantayı, sevgiyle kullansın diye güzeller güzeli arkadaşımın güzel cimcimesi...

13 Şubat 2010

AŞK İçin Yaptım...


AŞK


Aşk, delicesine bir tutku

Aşk, nasıl ve nez aman geleceği belli olmayan

Aşk, hiç bitmeyecek gibi derin ve içten

Aşk, özlemle beklemek, yanındayken özlemek

Aşk, doyamamak, hep daha fazlasını istemek

Aşk, tutkuyla sımsıcak bir öpüş

Aşk, taşıması ağır, taşıması güç… yük

Aşk, her an yüreğinde, dilinde, sözünde

Aşk, her an her yerde seninle

Aşk, her an kaybedecekmiş gibi, kocaman bir korku, endişe

Ve insanı yaşama bağlayan yegâne öğe…

Off be aşk için ne kadar çok söylenecek söz varmış…

...Aşk Senden Tek Dileğim İnsanlık var oldukça yaşa...

…Sevgililer Gününüz Sevgiyle Dolsun,  Mutlu Sevgi ve Aşk Dolu bir ömür Sizlerin olsun…

Not: Kalpli fotoğraflık tamamen bu güne özel yaptığım bir tasarım, içine oğlumun ve kızımın büyütülmüş fotoğraflarını koyacağım. Sevgili eşimse oraya sığmaz yeri kocaman kalbimde...

11 Şubat 2010

Sevgili Atölye Kedi Beni Mimlemiş...Ve bunları paylaşmamı istemiş...

(Kızım Eylül'üm)

Teşekkürler beni bu etkinliğe katan (mimleyen) arkadaşım Atölye Kediye. Soruları hazırlayan arkadaşa da Çocukluğumu kocaman bir tebessümle bana yeniden yaşattığı için teşekkürler.

1.Çocukluğunuzda Anne ve Babanızla (yada büyükleriyle yapmış olduğunuz ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay, bir aktivite, bir eylem...Ve hangi yönünüze katkıda bulundu?


      Onlarca birikim ve gözlem diyebilirim çünkü çocukluğum bugün gibi aklımda. Sevdiklerim, özlemlerim, özendiklerim, paylaştıklarım... Hepsinin ve her duygunun içinde bana yakın bir büyük her zaman vardı.
Yinede en büyük şekillendirici annem olmuştur. Her olaya bir çözüm üretişi, en kötü anlarda bile ah vah edip dert yanmadan kabullenip yoluna devam edişi beni etkileyen yada kimbilir genetik kopyayla bana geçen  özellikleridir.
     
      Annem bir çok konuda çok yetenekli olmuştur. Özellikle çok iyi derecede dikiş dikmesi benim dikişe daha çocuk yaşlarda merak salıp annemin elinden makineyi kapmamı tetiklemiştir. Çok küçük yaşlarda bile kendi kıyafetlerimi dikmeye heveslenişim. Kumaşların kıt ve zor alındığı günlerde anneminde niye kestin, hiç olmamış şeklindeki yakarışları... Bu montun peluşları nereye gitti dediğinde koynumdan çıkardığım düğme gözlü peluş ayıcığım, eskileri vermek için kıyafetler ortaya döküldüğünde hepsinin bir tarafının kırpılmış olduğunun görülmesi ve canım kardeşimin ispiyonculuğuyla fellik fellik beni aramaları, benim düz ayak kaçışlarım... Hepsini tebessümle hatırlıyorum ve anıyorum.


2)Çocukken oynamayı en çok sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı:


       Oyunlar çocukluğumun en güzel doyumsuz yanı. Hiç doyamadan büyüdüm oyunlara, yanlış anlamayın oynayamadığımdan değil gerçekten doyamadığımdan. Hala oğlumla saatlece oyunlar oynarız:))


       Sabahın il ışıklarıyla kalkılırdı evimizde, annemin var yok demeden özenle hazırladığı kahvaltılar hala burnumda tüter. Sonra sabahın köründe bir başlarıdım evcilik için oyun evi kurmaya, öğleye ancak biterdi. Arkadaşlar öğleye doğru bir bir geldimi bir kaptırıdık ki oyuna yemek açlık  kimin umurunda. Yıllarca sıska bir kız olarak büyüdüm çook işim vardı yemek yiyecek hiç vaktim olmazdı annem beni bulupta çeke çeke eve götürürse ne ala yok gitmezsem elime bişeyler tutuştururdu... Ozamanda yaptığım şey ne olursa olsun çok ciddiye alırdım şimdi de öyle hep çook işim var.


      Oyuncağa gelince, en çok oyuncağım bebeklerimdi gerisi evde artık ve atık herşey potansiyel oyuncaktı. Benim en sevdiğimse bebeklerim dışında kendi yaptıklarımdı. Pastel boya makyaj setim, çarşaf dolama kıyafet modelleri ve mankenlik setim, toprak boyalarla tüm duvarlara ve yüzeylere resim yapma setim, çamur kaplardan mutfak setim,  renkli kumaşlar, iğne ve iplik le dikiş setim... Amma çok setim varmış:))  Şimdi bir anne olarak üzülüyorum, gerçekten tüm bunların bir seti var hepsi kalıplaşmış hazır sunulmuş çocukların yaratıcılığını köreltip biribirine benzeten setler...


3)Sokakta oynarmıydınız?


      Tabi küçük yerde ve bahçeli bir evde yaşamanın avantajları bir çocuk için en güzel hediye..
      Sokaktan eve gelene aşkolsun. Kur kur bitmez oyunlar, çık çık bitmez ağaçlar, kay kay bitmez karlı günler karlı tepeler. Hele bide oyunun en tatlı yerinde yağmur yağdımı vay anasını yakarışlar... Sırıl sıklam olana dek koşuşturmalar, yağmurun ardı sıra akar sularda  yaprak içi yüzdürülen prenses papatyalar ve onu kurtarmak için salıverilen papatya prensler...


4)Çocukluğunuz ve ilk gençliğinizde keşke farklı olsaydı dediğiniz bir durum/olay...


      Tabiki hayata bakışımın daha o günlerde filizlenen yaratıcı yeteneklerimin keşfedilip onay görmesini isterdim. Kendimi keşfimi çok daha erken dönemlerde yaparak çok daha farklı bir alanda eğitim alabilirdim.
Şu an mesleğimi ve öğrencilerimi çok seviyorum. Güzel sanatlar resim bölümü mezunuyum görsel sanatlar öğretmeniyim ama yinede tasarım tutkusu ağır basıyor...


5)Çocukluk ve ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay...


      Tabiki çocukluğumun her zerresini doya doya yaşamak. Annemin yetenklerinden azda olsa nasibimi alarak her işimi kimseye muhtaç olmadan yapmak.Yine annemin hediyesi, kocaman sevgi dolu bir kalbi taşıyor almak...


6)Varsa çocukluk dönemine dair bugünü etkileyen bir olay, anı...


 Çocukluk günlerimde, il gençlik yıllarımda ve hala ensemde hissettiğim ölümün soğuk nefesi...
    
Sabırla okuyanlara teşekkürler...

09 Şubat 2010

Renkli Çiçekli şeker pembe yastıklarım


İşte anneme tarif ede ede ördürüp diktiğim şeker pembe yastıklarım.

Örgü örmeyi pek bilmiyorum ama bu alanda yapmak istediğim çok şey var. Oturma gurubumuza ek olarak kullandığımız bir kanepemiz var işte bu kanepenin en az benim giysilerim kadar cicileri var. Sıkıldıkça ondan başlıyor değişim evimizde. Hemen renkli bir örtü ve ona uygun yastıklar uyduruverip değişiklik yapıyorum evde. Buda bana daral geldiğinde aklıma düşen bir tasarım oldu. Bunu yapalı iki yıl olmuştur örgü çiçekler bukadar  moda değildi o zaman. Tv. de bir programda gördüm güllü çiçekli bir örgü şapka o oldu çıkış noktam.

 Hemen ipleri seçtim aldım, şeker pembe polar bir ötüde alıp kenarlarını mavi renk iple çevirip kanepeye örtü verdim. Bunları örme işine gelince örgü işini pek bilmem ama sevgili annecime şöyle olsun böyle olsun diye bu gülleri yaptırdım o da ilk defa kafasından bir tasarım yaptı. Pembe zemine mavi ipten delikli file şeklinde kare zemin ördürdüm. Toplam dört adet olacak şekilde parçalar örüldü. Annem her bir çiçek yapışında nasıl olcak şimdi bu diyerek umutsuzca örme işine devam etti. Yeşil yaprakları ben ördüm tamamen uyduruk yaprağın en geniş kısmına yani orta kısmından başladım bir zincir çektim. Sonra ilmek dolayıp uzatıp sıra sıra arttırıp çoğaltıp bu yaprakları yaptım. Yastıkların zemini koyu pemebe kumaştan dikilip üzerine makinede mavi fileleri ve en üstede elimde gülleri ve yaprakları dikip yastıkları tamamladım. 

Sonucu annem heyecanla bekledi ve tatatatammm deyip bitmiş halini gösterince pek umudum yoktu ama güzel olmuşlar dedi.  Annecim ellerine sağlık...

07 Şubat 2010

Küçüğüme Fırfırlı Etek



                            Cimcimemin cicisi
Aklımda birkaç fikir vardı ama ne yazık şeker kızım ve afacan oğlum okadar yordular ki beni bende ne güç kaldı ne derman. Yinede biyerlerde beni dürten bir güç vardı . İlham perim benimle uyukluyor olsa da inceden inceden gücünü hissettim ve yine soluğu mis kokulu kumaşlarımda aldım. Bir çok şey birikti aklımda ama hiçbiri bu saatte yapılacak cinsten değil. Bende sevimli çabuk olacak ve beni neşelendirecek bir şey, ney, şey derken bu pembeli kumaşta takılı kaldım. Aa! ne cici fırfırlı bir etek olur bundan. Hemen acelesi varda kız giyip gidecek gibi can havliyle karambole kumaşı kesiverdim. Bir etiket yapacak olsam kaç yaş yazardım bilmem bakalım kısmet ne zaman kızıma olursa…
                                 
Önce uzun bir diktörgen parça kumaş kestim, sonra etek fırfırı için daha ince ve etek genişliğinin iki katında kumaşı şerit halinde kestim. Astarlık kumaşı beyazdan ve cepleri pembeden kestim İki cep yapmayı düşünmüştüm ama etek küçük olduğu için tek cepte yeterli olur diye düşündüm.

Eteğin iki kenarını diktim. Büzgü yapılacak kumaşın bir kenarını etek ucu olarak çevirdim diğer ucunu da makinede geniş ayarda dikerek büzdüm ve kumaşa diktim. Bel kısmını da dikip lastik geçirdim.
 
Cebi kumaşa diktim ve hazırladığım düğmeli fiyonku da üstüne diktim. Eteklere koyu pembe kurdele dikip fiyonklar ve ponponla süsleyip fırfırlı eteğimizi bitirdim.

03 Şubat 2010

İşte Benim Kolaj Çalışmalarım










İşte benim kolajlarım.

Dergilere oldum olası bayılırım. Çocukluğumda bir dergimiz vardı annemin isteyip getirttiği bir dergi. (Zaten ben büyüyene annem Burdayı keşfedene kadar da başka dergimiz olmadı.)Bu dergi kıyafet, dekorasyon, takı aksesuar vs. içinde her şeyi barındıran 600 yapraktan fazla ince sayfaları olan bir dergiydi. Görsel algı ufkumun daha çocuk yaşlarda açılmasına katkısı çok büyüktür. Her bir sayfası, her sayfada kurduğum hayaller eksilen her sayfasına şiddetle kızıp sahip çıkışım, aramızdaki sonsuz bağ ve sevgi çok güçlüydü. Dergiyle kurduğum oyunlar hayaller anlatmakla bitmez. Önce en sevdiğim modeli seçer o model olurdum, sonra ona kıyafetler aksesuarlar seçer dolabını düzerdim, en güzel oda en güzel mutfak modelini de seçer hayalimdeki kadın olarak hayallere dalardım. Ayy unutmadan birde eş seçerdim erkek modellerin en yakışıklısından… İşte böyle sonsuz hayal gücümü tetikler dururdu bu dergi. O derginin hemen hemen her sayfası, modellerin duruşu ifadeleri ve özellikle küçük kızların köpük balonlarıyla yaptığı pijama partileri bugün gibi aklımda. Hatta dergiyle beraber kurulmuş hayalleri özlemleri ve umutları da tebessümle hatırlarım.

İşte şimdi de pek birşey değişmedi yine çok seviyorum moda ve dekorasyon dergilerini, elimde bir sürü birikti.. Bende onlarla ne yapsam ne yapsam derken kolaj yapma fikri geldi aklıma. Kolajlardan bir tablo yapsam ne iyi olur dedim kendi kendime. Bu arada gün doğdu benim oğlana ona da bir makasla bir dergi verdim bir köşeye sindi habire kesiyor… Dergilere hiç kıyamam Hele de buram buram sanat kokan fotoğraflarla dolu dergilere sıkıldıkça bakar dururum. Bende en sevdiğim sayfaları bir güzel seçip kestim. Onlara uygun temada ve renklerde olan diğer sayfaları da kesip kocaman bir dergi kırpığı oluşturup başladım çalışmalara.



İşte Böyle Kolajladım:


Hııı evet o oraya, bunlar buraya. Yok yok olmadı şöyle yapayım bunlar oraya, onlar buraya.
Aaa bu kırmızı elbisenin içini boşaltsam, hııh kestim. Yok, olmadı bu. Bide şunu şuraya… Ay ama mumlar var bak burda, onlar buraya… Bu kız çok güzel, buda güzel, ee bu daha güzel, bunu gözleri, bunu bakışı, bunun duruşu, ayy hepsi çok güzel.( Biliyorum tüm kadınlar çok güzel) En iyisi karma olsun evet hadi bakalım, tüm kızlar buraya. Bu modelin rujundan biraz şuraya, onun sarı saçları buraya, az kırmızı atayım işte tam buraya. Bir bacak buldum, işte birde kırmızı ayakkabı evet dikkatlice kestim o da bu bacağın altına… Bir ikide oğlan atsam buraya ve şuraya… Ohh nihayet bitti.

Nasıl olmuş, sizce bukadar karmaşaya değmiş mi?

Tabi bukadar meşkale karışıklık kırpıntı, döküntü kalıntı beni kesmedi. İki kutu bulup Onlarıda kolajlayıverdim... Galiba ben bu kutuları çok sevdim. Şimdi elimde iki koca kutu, içi ıvır zıvırla tıkılı, orayamı koysam, yok yok buraya, olmadı şuraya… İşte böyle dolaşıp duruyorum bir oraya bir buraya.






 
BLOG designed by